Zararlı Olarak Bok Böcekleri Süregelen Bir Sorundur adlı makalemizi severek okumanızı diliyoruz.
Özet
Bok böcekleri kın kanatlı ailesi (Scarabeidae), yüksek bir tür çeşitliliğine sahiptir ve bunlardan bazıları, önemli zararlılar haline gelmiştir. Endemik (sadece bir bölgede yetişen veya yaşayan) bok böceği zararlılarına, tüm yaşanabilir kıtalarda rastlanmakta, ancak tüm türlerin sayıca küçük bir yüzdesini (muhtemelen % 1-2) geçmemektedir. Bazı türler, insanlarca yeni yaşam ortamlarına taşınarak, uluslararası zararlılara dönüşmüşlerdir. Bok böceği zararlıları, larvaların bitki kökleriyle beslenmesiyle ya da erginlerin, bitkinin toprak üstündeki kısımlarıyla beslenmesiyle hasar vermektedirler. Larvalarının topraktaki gizli konumu ve erginlerinin, genellikle gece faaliyet göstermesi nedeniyle, zararlıların kontrol edilmeleri zordur. Günümüzde, kimyasal kontrol, daha az kalıntı faaliyeti olan özgün kimyasallara odaklanmıştır. Özellikle hastalık yapıcı etmenlerle birlikte, biyolojik kontrolün, bazı türlere karşı son derece etkili olduğu kanıtlanmıştır, fakat kontrol ajanları, çoğunlukla, tek bir türe özgüdür. Cinsiyet feromonlarından gıda yemlerine kadar değişen çekici maddeler, bok böceği türleri için izole edilmiştir (ayrılmıştır). Kontrol yöntemlerinin bir araya getirilmesinin (IPM), bazı türlerin kontrolünde etkili olduğu kanıtlanmıştır ancak kontrol önlemlerinin iyileştirilmesi ve bu önemli zararlı grubunun idaresine yönelik yeni seçenekler geliştirilmesi için, araştırmaların sürdürülmesine ihtiyaç vardır.
GİRİŞ
Bok böcekleri ailesinin (Scarabaeidae) harikulade rengi, özellikleri ve büyüklüğü, uzun zamandır insanın hayal gücünü etkilemektedir. “Kutsal” bok böcekleri, yaşamın simgeleri olarak görülmüş ve ibadet edildikleri tarih, 1. Mısır Hanedanı’na kadar uzanmıştır. Bir koleksiyoncunun, son zamanlarda, siyah bir elmas bok böceğine 90.000 ABD Doları ödediği günümüzde de, bu cazibe devam etmektedir. Ancak, tüm bok böcekleri, bu derecede itibar görmemektedir. Bazı türler, ürün bitkileriyle beslenmektedir ve büyük sayılara ulaştıklarında ziraatte, ormancılıkta ve bahçecilikte zararlı olmaktadırlar. Bu kın kanatlıların ekonomik etkisi, hasarlarını azaltmayı amaçlayan büyük araştırma programlarını devreye sokturmaktadır. Ritcher (1958), bok böceği biyolojisini (‘canlı bilimi’ni) gözden geçirdiğinden beri, 50 yılda, pek çok şey öğrenilmiştir ancak arazi kullanımındaki değişimler, zararlı idaresi uygulamaları ve zararlıların yeni bölgelere göç etmeleri, ekonomik önemlerini korumalarına neden olmuştur. Bu makalede, zararlı olarak, bok böceklerinin özelliklerini inceliyoruz ve bu böceklerin kontrolündeki ve idaresindeki ilerlemeleri gözden geçiriyoruz.
Bok böcekleri, 200 milyon yıldır 31.000’den fazla tür çeşitliliğine erişecek derecede evrim geçiren Scarabaeoidea üst ailesine aittir. 16 alt aileyi ve 2.300 cinsi kapsayan çoğu zararlı tür, Scarabaeidae ailesinde bulunmaktadır. Ergin bok böcekleri, böcek faal iken yelpaze biçiminde açılabilen kendilerine özgü, pullu yaprak antenleriyle, kolaylıkla fark edilirler. Larvaları, biraz-kuvvetlice eğimli C şeklinde vücuda, kendine has bacaklara ve sertleşmiş baş kapsüllerine sahiptir. Bunlara, çoğunlukla, “kurtçuk” denmektedir. Zararlı türler, Pleurosticti ya da mayıs böcekleri içerisindedir. Bu grubun ergin kın kanatlıları, çeşitli beslenme alışkanlıklarına [gövdelerle ya da köklerle beslenen Dynastinae (gergedan böcekleri); bitki özü, meyve çiçeklerle beslenen Cetoniinae (Altın böcekleri); yaprak, meyve ve çiçeklerle beslenen Rutelinae (parlak yaprak mayıs böcekleri); yapraklarla beslenen Melolonthinae (Mayıs böcekleri)] sahip olup çoğunlukla bitkilerle beslenirler. Bazı Cetoniinae ve Dynastinae larvaları, sadece, toprak humusundaki veya çer çöp yığıntısındaki organik madde ile beslenmesine rağmen, mayıs böceklerinin toprakta bulunan larvaları, çoğunlukla, canlı köklerle beslenirler ve ürünlere zararlı olabilirler.
Bok böcekleri, pek çok habitatı işgal ederler ve kurt istilaları, çoğunlukla, beslenmelerinin işaretleri ile fark edilebilir. Hindistan cevizi palmiyeleri, sıklıkla, gergedan böceğinin endemik olduğu bölgelerde, yaprakta gedik açılması belirtileri göstermektedir; oysa, mera hasarı lekeleri, Yeni Zelanda’daki çim kurtçuğu Costelytra zealandica‘ya hassas olan genç otlaklarda her zaman bulunabilir. Bu zararlılar, kendi endemik bölgesinde yaygındır ve tutarlı, süreğen hasara neden olur. Mayıs böcekleri (Phyllophaga türleri) veya Avrupa mayıs böcekleri (Melolontha melolontha L. and M. hippocastani [Fabr.]) gibi diğer türler, geniş orman alanlarının yapraklarını tamamen soyduklarının görüldüğü yerlerde, daha az sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Bu zararlılar, yüzlerce yıl boyunca, orta Avrupa’da kaydedilmiş ve gözlemlenmiştir. Almanya’da ve İsviçre’de, bu baş göstermeler, son 200-300 yıldır, yaklaşık 30 senelik döngüler halinde görülmektedir. Büyük patlama yapmaları, 1940’lardaki ve 2. Dünya Savaşı’ndan sonra, 1950’lerdeki Batı Avrupa’da kaydedilmiştir, ancak 1980’lere kadar, böceğin nadir, muhtemelen soyu tükenme durumunda, olduğu düşünülüyordu ve bunun kaybı, gazetelerde, manşetlere taşınmıştı ve çevre kirliliğinin göstergesi olarak nitelendiriliyordu. Böcek, o zamandan bu yana, İsviçre’nin, Macaristan’ın, Avusturya’nın ve Almanya’nın tamamında ve Ren Vadisi’nden Baltık Denizi’ne uzanan bölgede, yüksek bir nüfusa erişmekle beraber, yeniden toparlanma sürecine girdi.
Görülmeye değer patlamalar göstermelerine rağmen, bok böceği nüfusları, genellikle, düşük yoğunluklardadır. Erginleri, kısa bir uçuş mevsimi esnasında, gece ortaya çıkmakla beraber, hayat döngülerinin çoğunu, toprakta gizlenmiş larvalar halinde geçirirler. Çevre bilimsel açıdan, bok böcekleri, bir K-stratejisi izlerler; nispeten düşük bir üreme kapasitesine sahiptirler ve sınırlı hareket ve nüfuslar arasında karışma olmakla birlikte, kararlı nüfuslarda görülmektedirler. Bu, başarılı bir stratejidir çünkü bok böcekleri, çölümsü çayırlıklardan ve tropik yağmur ormanlarına kadar değişen yaşam ormanlarında ve Antarktika hariç, tüm kıtalarda bulunurlar.
Bok böceklerinin başarısı, diğer böceklerle az rekabet etmesinin yanında, larvalarının, düşük enerjili besinlerle -çim kökleriyle ve organik maddeyle- beslenebilme yeteneğinde yatmaktadır. Larvalar, bu maddeleri, özel bir değişime uğramış bağırsaklarındaki mikrobik faaliyetler sayesinde, enerjiye dönüştürebilir. Bu, bok böceği larvasının, çürüyen organik maddeden ve ölü ağaç gövdesinden taze gelişen köklere kadar değişen, çeşitli yaşam ortamlarından yararlanmasını sağlar. Bu kaynakları kullanarak, son derece başarılı olurlar, ancak bir niş, insan faaliyetine tesadüf ettiğinde, kendi doğal yaşam ortamlarında bile zararlı hale gelebilirler (Tablo 1).
Tablo 1. Yerel yaşam ortamlarındaki zararlı türler olarak önemli endemik bok böcekleri. [Jackson’dan (1992) alınmıştır].
Bölge
|
Tür
|
Saldırılan ürünler
|
Avustralya
|
Adoryphorus couloni (Burm.) (kırmızı kafalı mayıs böceği)
|
Mera
|
Yeni Zelanda
|
Costelytra zealandica (Beyaz) (Çim kurtçuğu)
|
Mera
|
Kuzey Amerika
|
Cyclocephala (maskeli mayıs böceği) türleri, Tomarus subtropicus (Blatchley) (=Ligyrus subtropicus) (Şeker kamışı kurtçuğu)
|
Çimen, şeker kamışı
|
Güney Amerika
|
Diloboderus abderus (Sturm) (Asma kilit böceği)
|
Mera, tahıllar
|
Güney Afrika
|
Heteronychus arator (Fabr.) (Siyah mısır böceği)
|
Mısır ve diğer tahıllar
|
Güney Asya
|
Holotrichia (beyaz kurtçuk) türleri
|
Yerfıstığı, baklagiller ve tahıllar
|
Batı Avrupa
|
Melolontha melolontha L. (yaygın mayıs böceği)
|
Ağaçlar (meyve ve ormancılık)
|
Asya/Pasifik
|
Oryctes rhinoceros (L.) (Hindistan cevizi gergedan böceği)
|
Palmiyeler
|
Orta Amerika (Meksika-Kolombiya)
|
Phyllophaga (yaprak yiyen mayıs böcekleri) türleri
|
Mısır
|
Zararlı Olarak Endemik Bok Böcekleri
Endemik türler, patlama yaptıkları dönemlerde, doğal ekosistemlere zarar verebilirler. Ancak, tarım ve ürün üretiminden kaynaklanan peyzaj değişimleri, çoğunlukla, durumu şiddetlendirmektedir. Türlerin zararlı olarak ortaya çıkma yeteneği, evrimlerinin ve biyolojilerinin işlevidir. Pek çok bok böceği türü, larva döneminde çim köküyle beslenir ve dönemsel değişimlere maruz kalan yaşam ortamlarında, doğal olarak meydana gelirler. Örneğin, doğal çimlerle kaplı nehir taşma alanları, endemik Avustralya türlerinin geniş bir kısmının doğal habitatı gibi görünmektedir. Bu bölgelerde şeker kamışı Saccharum officinarum (L.)’nin yetiştirilmesi, bu böcekler için mükemmel bir kaynak sağlamıştır ve büyük bir zararlı canlı topluluğunun oluşmasına yol açmıştır.
Meksika’da, Mısır, Zea mays (L), insanlar tarafından, 3.000 yıldır seçilip geliştirilmektedir ve temel bir besin maddesi olmuştur. Mısır üretiminin yoğunlaştırılması, bu yeni, insan tarafından değişime uğratılmış çevreye uyum sağlayabilen türlere fırsat yaratmıştır. Meksika, Scarabaeidae (Bok böcekleri ailesi) için bir çeşitlilik merkezi olup çok sayıda zararlı türü kaydedildiği halde, özellikle Phyllophaga cinsi başta olmak üzere ekonomik zararda, nispeten az sayıda tür başattır. Morón tarafından listelenen Phyllophaga‘nın 369 türünden 20’den daha azının, zararlı durumunda bulunduğu düşünülmektedir. Bunların arasında, tüm Meksika dağlarında yayılmış olan P. obsoleta (Blanchard), P. ravida (Blanchard) ve P. vetula (Horn) yer almaktadır. P. menetresi (Blanchard) gibi diğer türler, Orta Amerika’daki şiddetli zararlılardır. Phyllophaga crinita (Burmeister), kuzey Meksika’daki çayırlıklara ve tahıllara zarar vermektedir. Bunun dağılımı, iyi bakımlı çimlere olduğu kadar, doğal meralara zarar verebildiği Teksas’a ve ABD’nin diğer güney eyaletlerine kadar uzanmaktadır.
ABD, geniş bir doğal bok böceği çeşitliliğine sahiptir ve birkaçı, zararlı olarak kaydedilmektedir. Bunlar, P. anxia (LeConte), P. rugosa (Melsheimer), Cyclocephala borealis (Arrow), C. lurida (Bland), C. hirta (LeConte), C. parallela (Casey), Anomala flavipennis (Burmeister), A. marginata (Robinson), Macrodactylus subspinosa (Fabr.), Cotinus nitida (L.), and Ataenius spretulus (Haldeman) gibi, çim bitkileri zararlılarını içermektedir. Tomarus subtropicus (Blatch.) (=Ligyrus subtropicus), Florida’daki şeker kamışının önemli bir zararlısı olabilir.
Yadava (1992), Holotrichia‘nın 5 türü dahil, hepsi yerel türler olan, Hindistan’a ait yedi önemli kurtçuk zararlısını listelemiştir. Kuzey Hindistan’da, H. consanguinea (Blanchard), ürünlerdeki baskın zararlı tür olmasına rağmen, güney Hindistan’daki başlıca yerfıstığı zararlıları, H. reynaudi‘yi (Blanchard) ve H. serrata‘yı (Fabr.) kapsamaktadır. Holotrichia cinsi, tüm Palearktik bölgesi boyunca bulunmaktadır ve Çin’de ve Japonya’da da, endişeye neden türler vardır. Çin’deki bok böceği türlerinden, yaklaşık 20 tanesi zararlıdır. Kuzey Asya’da, Holotrichia‘nın yerini, baskın zararlı türü olarak Popillia almaktadır, ancak kaydedilen yüzlerce endemik Popillia türünün, sadece, birkaçının zararlı olduğu düşünülmektedir. Bunlar; Çin’deki P. quadriguttata (Fabr.), P. atrococrula (Bates); Japonya’daki P. japonica (Newman) ve P. lewisi (Arrow); Kore’deki P. uchidai (Niijimi ve Kinoshita) ve P. indigonacea (Motschulsky) türlerini içermektedir.
Orta Avrupa’da kaydedilen yaklaşık 150 bok böceği türü içerisinde, zarar yönünden, sadece, dört yerel tür baskındır: M. melolontha, M. hippocastani, Amphimallon solstitialis (L.) ve Phyllopertha horticola (L.). Avustralya’da, 3.000 endemik bok böceği türünden, 30’dan daha azı, zararlı olarak görülmektedir. Yeni Zelanda’da, diğer biri ya da ikisi, bazen, küçük zararlı durumunda olmakla birlikte, kaydedilen 100 endemik bok böceğinden, sadece, bir tanesinin (C. zealandica) büyük bir zararlı olduğuna inanılmaktadır.
Bu nedenle, bok böceği zararlıları, önemli olup (Antarktika haricindeki) tüm kıtalarda görüldüğü açıklanmasına rağmen, toplam bok böceği türü içerisindeki zararlıların oranı, sadece % 1-2’dir. Bu, zararlı durumuna yol açan özelliklerinin Scarabaeidae (Bok böcekleri) ailesi içerisinde nispeten nadir olduğunu ve zararlı duruma gelmelerini için besin, çevresel koşullar ve yapının bileşiminin gerekli olduğunu ima etmektedir.
İstilacı Zararlılar Olarak Yabancıl Bok Böcekleri
Bok böcekleri, yeni yaşam ortamlarında zararlı hale gelebilirler ve bunların yayılmasına, insan faaliyeti yardımcı olmaktadır (Tablo.2). En iyi bilinen istilacı türlerden birisi, Japon böceği Popillia japonica‘dır (Newman). Bu böceğin, anavatanında zararlı olduğuna inanılmamıştır, ancak 1900’lerin başlarında kazara ülkeye girdiğinden bu yana, doğu ABD’de, şiddetli sorunlara yol açmaktadır. ABD Tarım Bakanlığı (USDA), bu böcekle ilgili yoğun araştırma programları yürütmüştür. Ancak, neredeyse, bir asra yaklaşan araştırmaya ve kontrola rağmen, Japon böceği, halen, önemli bir zararlı olarak görülmektedir. ABD’de iç karantina düzenlemelerine tabi olan az sayıda zararlıdan biridir ve bitkilerin ve hayvanların sınırlı hareketine neden olmaktadır. Bu girişimlere rağmen, istila ettiği alan, yaklaşık ülkenin yarısını kaplamaktadır.
Tablo 2. Yeni çevrelere sokularak kazara zararlı hale getirilen bok böceği türleri.
|
|||
Yaygın Adı
|
Bilimsel Adı
|
Yeni Yeri
|
Yıl
|
Çin gül böceği
|
Adoretus sinicus Burm.
|
Hawaii
|
1891 a
|
Hindistan cevizi gergedan böceği
|
Oryctes rhinoceros (L.)
|
Burma
|
1895 a
|
Doğu böceği
|
Anomala orientalis Waterhouse
|
Hawaii
|
1908 a
|
Hindistan cevizi gergedan böceği
|
Oryctes rhinoceros
|
Samoa
|
1909 a
|
Hint gül böceği
|
Adoretus versutus Harold
|
Samoa
|
1914 a
|
Tazmanya çim kurtçuğu
|
Aphodius tasmaniae Hope
|
Yeni Zelanda
|
1916 a
|
Japon böceği
|
Popillia japonica Newman
|
ABD
|
1916 a
|
Doğu böceği
|
Anomala orientalis Continental
|
ABD
|
1920 a
|
Asya kanatlı bahçe böceği
|
Maladera castanea (Arrow)
|
ABD
|
1921 a
|
Siyah mısır böceği
|
Heteronychus arator (Fabr.)
|
Avustralya
|
1930 a
|
Kulkas böceği
|
Papuana huebneri (Fairmaire)
|
Kiribati
|
1934 a
|
Siyah mısır böceği
|
Heteronychus arator
|
Yeni Zelanda
|
1937 a
|
Avrupa mayıs böceği
|
Amphimallon majalis (Razoum)
|
ABD
|
1940 a
|
Arjantin gergedan böceği
|
Cyclocephala signaticollis Burm.
|
Avustralya
|
1950 b
|
Hindistan cevizi gergedan böceği
|
Oryctes rhinoceros
|
Fiji
|
1953 a
|
Hindistan cevizi gergedan böceği
|
Oryctes rhinoceros
|
Mauritius
|
1962 a
|
Kırmızı kafalı mayıs böceği
|
Adoryphorus couloni Burm.
|
Yeni Zelanda
|
1963 a
|
(Yaygın ismi yok)
|
Hoplochelus marginalis (Fairmaire)
|
Reunion
|
1972 a
|
Zümrüt böceği
|
Protaetia pryeri (Jensen)
|
Midway
|
1972 c
|
Japon böceği
|
Popillia japonica
|
Azorlar
|
1974 a
|
Hindistan cevizi gergedan böceği
|
Oryctes rhinoceros
|
Reunion
|
1978 a
|
Hint gül böceği
|
Adoretus versutus Harold
|
Vanuatu, Futuna Adası
|
1982 a
|
(Yaygın ismi yok)
|
Maladera matrida Argaman
|
İsrail
|
1983
|
Kulkas böceği
|
Papuana uninodis Prell
|
Fiji
|
1984
|
Kulkas böceği
|
Papuana türleri
|
Yeni Kaledonya
|
1993 d
|
(Yaygın ismi yok)
|
Maladera matrida
|
Suudi Arabistan
|
1997 e
|
a Jackson 1992.
b www.ecogrow.com.au
c Nishida 1999.
d B.M. Thistleton pers comm.
e Harari et al. 1997.
ABD’deki diğer yabancıl zararlı bok böcekleri, tamamı, muhtemelen, ithal edilen fidanlık mallarının kök topakları içerisinde ülkeye getirilmiş olan, Avrupa mayıs böceğini (Amphimallon majalis [Razoum]), doğu böceğini [Anomala orientalis (Waterhouse)] ve Asya kanatlı bahçe böceğini (Maladera castanea [Arrow]) kapsamaktadır. Avrupa mayıs böceği, doğal ortamı olan Avrupa’da, asla, bir zararlı olmamıştır ancak ABD’de, bu açıdan önem kazanmaktadır. Yayıldığı sahayı genişletmektedir ve British Columbia’da yeni varlık göstermekle beraber, batıda Michigan’a kadar uzanan kuzeydeki ABD eyaletlerinin ve Kanada eyaletlerinin sırası boyunca yayılmıştır. Avrupa mayıs böceği, fidanlık ürünlerinde, giderek, özel bir sorun haline gelmektedir çünkü diğer çoğu bok böceğine göre, böcek öldürücülerle (insektisid) ve biyolojik etkin maddelerle öldürülmeleri daha güçtür. Doğu böceği de yayılımını, ABD’nin doğu sahilinden, batıya doğru giderek genişletmektedir ve çim bitkileri ve bitki fidanlıkları zararlısı olarak endişe kaynağıdır.
Kuzey Amerika’da, Avrupa’dan ve Asya’dan gelen, birkaç istilacı bok böceği zararlısı vardır, ancak Asya’da ve Avrupa’da Kuzey Amerika’ya ait bok böceklerinin, yaşam gösterdiğine dair hiçbir rapor bulunmamaktadır. Kuzey Amerika’daki bok böceklerinin göç etmemesine rağmen, Japon böceği, ABD’den gelerek, Azorlar’a yerleşmiştir. Dünyanın çoğu yerinde, bu zararlının, uygun yaşam ortamı bulabileceği tahmin edilmektedir. Hindistan’ın yerel türü olan Maladera matrida (Argaman), Orta Doğu’da, ciddi bir zararlı haline gelmiştir. Bu polifag (birçok besinle beslenebilen) zararlı, ilk kez, 1983’te, İsrail’de ve daha sonra, Suudi Arabistan’da kaydedilmiştir. Ergin kın kanatlıları, süs bitkilerinin, meyve bahçesi ağaçlarının ve günbatımından sonra sulanmış ürünlerin yapraklarıyla beslenir; oysa, larvaları, patateslerin, tatlı patateslerin ve yerfıstığının zararlısıdır. Pek çok istilacı böcek gibi, nüfusu, daha düşük istila seviyesinde kararlı hale gelmeden evvel, ilk geldikten sonra patlama yapmıştır.
Tropik Pasifik’te, gergedan böceği (O. rhinoceros), en olası biçimde, adalar arasında, küçük gemilerle kurutulmuş hindistan cevizi içi nakliyle, Asya’dan Orta Pasifik’e ve Hint Okyanusu’ndaki adalara yayılmıştır. Kitle halinde patlamaları, 20. yüzyılın başında Samoa’da ve daha sonra Fiji’de meydana gelmiştir. Patlamaları, Kiribati’deki kulkas yetiştiriciliğini ve temel besin ürünü olarak kullanımını bitirip Fiji’deki ekonomik üretime şiddetli biçimde zarar vermekle birlikte, Kulkas böcekleri (Papuana türleri) de insan faaliyetiyle, Pasifik üzerinden göç etmiştir.
Protaetia türleri, genel olarak, zararlı olduklarına inanılmayan tüm Asya’da ve Afrika’da dağılmıştır. Bunun müstesna bir durumu, Zümrüt böceği P. pryeri‘nin (Jansen), sıçan yok etme programlarından sonra, nüfusunun patladığı Midway Atolü’nde meydana gelmiştir. Kın kanatlılar, ürünlerin büyük bir kısmını yok etmiş ve turistlere yapışarak, onları rahatsız etmiş ve adalar arasında dağılma şanslarını artırmışlardır. Böcek, ayrıca, günümüzde, Guam’da yaşam alanı bulmuştur.
Ayrıca, Güney Yarı küre, istilacı türlerden muzdariptir. Güney Afrika kara böceği Heteronychus arator (Fabr.), mısır ürünlerinde, önemli bir zararlıdır ve tüm Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da yayılmıştır. Üstelik, Avustralya zararlıları olan kızıl başlı mayıs böceği A. couloni (Burmeister) ve Tazmanya çim kurtçuğu Acrossidius tasmaniae (Hope), Yeni Zelanda’ya girmiştir. Tazmanya çim kurtçuğu, özellikle Yeni Zelanda’nın kurak doğu sahili bölgesindeki meraların, bazen etkili olan bir zararlısıdır. Kızıl başlı mayıs böceği, halen, nispeten küçük bir alanla sınırlanmıştır, ancak ilk giriş noktasından durmadan yayılmaktadır. Ayrıca, Avustralya; New South Wales’teki çayırlarda ve hoş görünümlü çimlerde ve hatta başkent Canberra’daki parlamento çimenlerinde yerleşmiş olan, Arjantin gergedan böceği Cyclocephala signaticollis (Burmeister) tarafından işgal edilmiştir.
Ayrıca, çoğu istilacı bok böceği, ana vatanlarındaki bölgelerde zararlı olarak bilindiği halde, Japon böceği gibi bazı türlerin, kendi doğal yaşam ortamlarında, şiddetli zararlılar olarak görülmemesi ilginçtir. Japon böceği ve diğer istilacılar, nüfuslarının daha düşük seviyeye azalmasından sonra, yeni bölgelerdeki patlama safhaları sırasında, muazzam sayılar oluşturma örneği göstermektedir. Benzer bir örnek, önemli arazi kullanımlarından (örneğin, sulama ya da golf sahalarının oluşturulması) sonra, endemik bok böceklerinin patlamasında görülmektedir. Patlama ve azalma örneği, bol kaynaklara ve az sayıda düşmana sahip bir alana ulaşan, öncü bir nüfus olmasından kaynaklanmış gibi görünmektedir. Bu, hızlı nüfus büyümesine ve yüksek nüfus yoğunluklarına ve daha sonra, düşman canlı omurgasızların ve mikropların faaliyetlerinden dolayı sayılarının giderek azalmalarına neden olmaktadır. Patlamaların tahmin edilebilmesi ve bunları idare edecek yöntemlerin geliştirilebilmesi için, bu olayın daha iyi anlaşılması bakımından, daha fazla araştırmaya gerek duyulmaktadır.
Bok böcekleri türlerinin sayısının büyüklüğü, yüksek endemiklik göstermeleri ve zararlı olarak başarıları göz önüne alınırsa, istilacı zararlı bok böceği türünün sayısı düşük görünmektedir. Endemikliğe neden olan belirli unsurların, bir şekilde, nüfusu oluşturacak birkaç bireyin uygunluğunu azaltmak gibi, istilacı türler olarak başarıyı sınırlaması mümkündür. Tropik türleri haricinde, ekvatoru geçip diğer yarı küreye geçerek, oraya yerleşen hiçbir istilacı türe rastlanmamıştır. Bu, pek çok zararlı türü tüm dünyaya yayılan Curculionidae (Hortumlu kın kanatlılar) ailesine, belirgin biçimde zıttır. Muhtemelen, işgal eden türlerin gizil (potansiyel) başarısı, yarı küreler arasında, eş zamanlı olmayan davranış meydana getirmekte olan bok böceklerinin mutlak mevsimselliği ile sınırlanmaktadır. Alternatif olarak, bok böceklerinde, yaz uykusuna yatma safhasının olmaması ve sınırlı yumurta yükü olması, yeni yaşam ortamlarına uzun yolculuktan sonra, oraya yerleşmesinin başarısını sınırlayabilir.
İdare ve Kontrol
Bok böcekleri, çoğunlukla, kalıcı kimyasallarla kontrol edilmektedir ancak güvenlik ve çevre kirlenmesi ile ilgili kaygılar, biyolojik kontrol ve tuzaklama gibi diğer kontrol biçimlerine yönelmeye sebep olmuştur.
Kimyasal Pestisidlerin Kullanımındaki Eğilimler (Trendler)
Toprakta yerleşen bok böceği zararlılarının idaresi, 1950’lerden 1970’lere kadar, son derece kalıcı klorlu hidrokarbonların (DDT, Klordan, Dieldrin) kullanılmasıyla devrim geçirmiştir. Bu, hastalık koruyucu olarak uygulanabiliyordu ve uzun dönemde kontrol sağlıyordu ancak sürekli kullanımından sonra, böceğin direnç geliştirmesine neden oluyordu. Daha da kötüsü, bu pestisidlerin istenmeyen etkileri ve çevreyi kirletmesiydi ve bu nedenle, çoğu ülke, bunların kullanımını yasaklamıştır. Klorlu organik pestisid kalıntıları, uygulandıktan sonra, uzun yıllar toprakta değişmeden kalıyordu ve yavaş dağılmaları, kuzeydoğu ABD’de, özellikle fidanlıklarda, bok böceği sorunlarının artmasıyla ilişkilidir. Klorlu organik pestisidleri, daha az kalıcı, ancak daha zehirli olan karbamatlar ve fosfat bazlı böcek öldürücüler takip etmiştir. Islatma ve toprağa karıştırma kullanılmıştır ancak karmaşık toprak ortamında, zararlı ile kimyasalın birbirine temas etmesi zordur. Bitki kökleri çevresindeki toprağa, kimyasalın zerk edilmesi, kök hasarından fidanlık bitkilerini korumak için kullanılmaktadır. Ancak, karantina uygulamaları için gereken yüksek ölüm seviyelerini elde etmek için, topaklaşmış ve çuvala geçirilmiş fidanlık malları, sıvı kloropirofos (chloropyrophos) fıçılarına batırılmaktadır, ancak bu, her zaman etkili değildir. Plastik bir topak üzerinde, yavaşça ortama salınan klorpirofos formülasyonu, şeker kamışındaki bok böceklerinin kontrolünde kullanılmaktadır.
Böcek büyüme düzenleyiciler ve neonikotinoid bileşikleri gibi, son yıllarda geliştirilen böcek öldürücüler, doğa açısından daha “yeşil”dir. Bunlar, böceğe özgü metabolik yollara dayalıdır ve sadece, küçük bir aktif madde miktarına gerek duymaktadır. Bunlar, ilk larva dönemlerinde en etkilidir ve kurtçuk hasarı, görünür olmadan uygulanmalıdır. Hasar belli olunca, zararlıların öldürülmesi için, kimyasalın toprağa nüfuz etmesini sağlamak çok güçtür. Üstelik, bazı bok böceği türleri, özellikle M. castanea, bu yeni kimyasallara karşı daha dirençlidir.
Biyolojik Kontrol
Biyolojik kontrol, çoğunlukla, kimyasal kontrole alternatif (seçenek) olarak önerilmektedir ve koşula bağlı parazitler (parazitoitler), avcılar ve hastalık yapıcı mikroplar ya da virüsler gibi, zararlının doğal düşmanlarının ustalıkla idare edilmesi ile ilgili olduğu için cazip bir seçenektir. Zararlı, özgün doğal düşman topluluklarının olmadığı yeni bir yaşam ortamına girdiğinde, yeni türlerin getirilmesi ile yapılmakta olan biyolojik kontrol, yabancıl zararlıların kontrolünde yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca, biyolojik kontrol, ya yaşam ortamını değiştirerek ya da doğal böcek öldürücüler (biyopestisidler) gibi, kitle halinde üretilen canlıların uygulanmasıyla doğal düşmanları artırmakta ya da yeniden dağıtmakta kullanılabilir. Tüm bu yaklaşımlar, bok böceği zararlısı kontrolünde kullanılmaktadır ve aşağıda tartışılmaktadır.
Parazitoitler
Konakları üzerinde ya da içerisinde gelişmekte olan böcek parazitoitlerinin, bok böceklerine saldırdıkları görülebilir ancak bunlar, bok böcekleri nüfusları içerisinde genellikle bol değildir. En yaygın parazitoitler, Hymenoptera (zar kanatlılar) takımından Tiphiidae ve Scoliidae (mahmuzlu arılar) ile Diptera (çift kanatlılar) takımından Tachinidae (tırtıl sinekleri) ailelerinde yer almaktadır.
Tiphia yaban arıları (Tiphiidae), pek çok bok böceğinin larvalarının münferit dış parazitleridir ve yabancıl bok böceği zararlılarının kontrolü için, ABD’ye başarıyla sokulmuş 4 türü içermektedir. İlk yerleşmelerinden sonra, yaban arısı nüfusları, 1950’lerde ve 1969’larda klorlu hidrokarbonların yoğun kullanımıyla büyük oranda düşmüştür. Günümüzde, yine de, bahar “tiphia”sı T. vernalis Rohwer’in sayıları toparlanmış ve Japon böceğinin en yaygın parazitoiti olmuştur. Tiphia pygidialia Allen, çoğunlukla, Cyclocephala türlerine saldırmaktadır. Tiphia yaban arıları, topraktaki kurtçuğun dışkısındaki ‘kayremonlar’ı [bir türün, diğerinin/ diğerlerinin (örneğin, parazit) yararına, işaret ya da cezbedici bir unsur olarak, istemeyerek yaptığı salgı], takip ederek konaklarını bulurlar. Üstelik, gıda bitkileri, ergin yaban arıları için mevcut ise, asalaklık oranları artış göstermektedir. Ayrıca, bahar “tibia”sı, doğu böceğine ve diğer yabancıl bok böceklerine saldırır, ancak ister arazide ister laboratuvarda, endemik türlere zarar vermemektedir.
Doğuran sinekler (Tachinidae), bok böceği erginlerinin ve larvalarının iç parazitleridir. Konağın vücut boşluğu içerisinde gelişen büyük larvalara sahiptirler. Bir doğuran sinek türü olan Istocheta aldrichi (Mesnil), yumurtalarını, ergin Japon böceklerinin göğsüne bırakır. Yeni Zelanda’da, Prociscio cana Hutton, yumurtalarını, C. zealandica‘nın larvalarına bırakmaktadır ancak, sadece, üçüncü deri değiştirme safhasındaki larvalarının, yazın kanat oluşumuna tesadüf ettiği durumlarda, iki yıllık hayat evreli nüfuslara zarar verebilirler.
Avcılar
Avcıların, topraktaki larvalara önemli bir etkisi olabilir ve zararlı seviyelerinin idare edilmesinde kullanılabilirler. Örneğin, karıncaların (Formicidae), karafatmaların (Carabidae) ve kısa kanatlı kın kanatlıların (Staphylinidae), Ataenius spretulus‘un (Haldeman), A. granarius‘un (L.), P. japonica‘nınve C. lurida‘nın nüfuslarını azalttığı gösterilmiştir. Avcılar, kimyasal tarım ilaçlarına karşı son derece hassastır ve kullanımlarının kısıtlanması, avcı nüfuslarında artışa neden olabilir. Karışık halde, yaban çiçeklerinin yetiştirilmesiyle, yaşam ortamının ustalıkla idare edilmesi de Japon böceği avcısı seviyelerini artırmaktadır.
Hastalık Yapıcılar (Patojenler)
Scarabaeidae (bok böcekleri) ailesiyle bağlantısı bulunan çok sayıda böcek hastalık yapıcısı vardır ve birkaçı, zararlı idaresinde kullanılmaktadır. Yeni Zelanda çimi kurtçuğu gibi iyi incelenen türler, 20’den fazla hastalık yapıcı mikrop ve iplik solucanı türü için doğal konaklardır. Bazı türlerin, yüksek hastalık yapma potansiyelinin nedeni, uygun yerlerde uzun süreli işgal etmesi olduğu kadar, yüksek böcek yoğunluklarına neden olan, genel sürekli artımlı nüfus büyüme biçimi olabilir. Bu unsurlar, hem aynı nesilden kın kanatlılar arasındaki hastalık yapıcıların yatay naklini, hem de toprakta yaşamını sürdüren hastalık yapıcılarla nesiller arasındaki dikey naklini kolaylaştırır.
Toprakta yaşayan bok böcekleri, buradaki mikropların toplandığı bölgelerle yakın ilişkilidir ve bu da, hastalık yapıcıların naklini kolaylaştırmaktadır. Bok böceklerine, şu büyük şubelerin tamamına ait mikroorganizmalardan hastalık geçmektedir: virüsler, bakteriler, mantarlar ve tek hücreliler. Ayrıca, böceklerde hastalık oluşturan iplik solucanları, tam manasıyla parazit olmalarına rağmen, böceklerde hastalık yapan bakterilerle ortak yaşam ilişkilerinden, incelenme yöntemlerinin benzerliğinden ve biyolojik kontrolde gizil (potansiyel) kullanımlarından dolayı, bu bölümde yer almaktadır. Kontrol ajanları olarak, mikroorganizmaların incelenmesi ve kullanımlarının geliştirilmesi için, bok böceği hastalık yapıcılarının toplanma, tanımlanma ve denenme yöntemleri, Lacey (1997) ve Klein ve arkadaşları (2000) tarafından derlenmiştir.
En bilineni gergedan böceği O. rhinoceros‘un Oryctes virüsü olmakla beraber, bok böceklerine, birkaç virüsten hastalık geçmektedir. Bu, koruyucu protein örtüsüne sahip olmayan eşsiz, kapsülsüz bir virüstür. Bu, ortamdaki direncini sınırlamasına rağmen, virüs, son derece etkilidir ve ergin kın kanatlılar arasında kolaylıkla nakledilmektedir. Bu özelliklerinin anlaşılmasıyla, virüsün, zararlı idaresinde kullanımı mümkün olmuştur. Virüs, izole edilebilmektedir ve saflaştırılmış taze bireyleri, ergin kın kanatlılara hastalık geçirebilmektedir. Hastalığın geçtiği kın kanatlılar, sonradan, sağlıklı nüfuslara bırakılırlar ve burada, virüs, nüfusa doğal olarak yayılır. Virüs, böcek mide-bağırsak hücrelerine hastalık geçirir ve beslenmesini ve doğurganlığını azaltır. Virüs, yüksek düzeylere ulaştığında, larvalara, kendi kompost (bitki artıklarından yapılan gübre) geliştirme yerlerinde hastalık geçer. Virüs, ergin kın kanatlıların toplanma davranışı döneminde nakledildiği için etkilidir. 5 on yıldır bu programın başarısına rağmen, virüs, düşük hastalık geçirme seviyelerinden dolayı, bok böceği cinsi Oryctes dışındaki zararlı türlerinde kullanılmamaktadır ve diğer türlerde, hiçbir benzer virüs bulunmamaktadır. Bu araştırma, en büyük dirence ve etkiye sahip olanlarını belirlemek için, virüs içerisindeki soy farklılıklarının sınanmasına odaklanmaktadır. Ayrıca, bok böceklerine, çiçek hastalığı virüslerinden ve yanardöner virüslerden hastalık geçer, ancak bunların bok böceği nüfuslarına etkisi bilinmemektedir ve bunlar, zararlı idaresinde kullanılmamaktadır.
Sütümsü beyaz kurtçuk hastalığı, ayırt edicidir ve sadece bok böceği larvalarında bulunmaktadır. Paenibacillus popilliae (Dutky) bakterisinden kaynaklanmaktadır. Bakteri, bok böceği larvalarının kanında (hemolenf) grup halinde toplanıp yerleşirler ve kanına ayırt edici bir sütümsü beyaz rengini veren, ışığı kıran sporlar oluştırurlar. Sütümsü beyaz kurtçuk hastalığı organizmaları, tüm kıtalardaki bok böceği nüfuslarında bulunmaktadır, ancak, tüm konakları gibi, değişik türlere özgünlük gösteriyor gibi görünen farklı biçimlerde ortaya çıkmaktadırlar. Sütümsü beyaz kurtçuk hastalığı bakterileri, 1940’lar-1960’lar arasındaki büyük bir savaş sırasında, laboratuvarda üretilmiş ve Japon böceklerine nakledilmiştir. Bakterinin formülasyonu, ticarileştirilmiş ancak bakterinin kullanımı, canlı içerisinde üretiminin yüksek maliyeti ve hastalığın yavaş artış göstermesinden dolayı sınırlanmıştır. Redmond ve Potter (1995), bakterinin, daha geniş zararlı idaresi programlarının parçası olarak, aşılama ajanı kullanılmasının, en iyisi olduğunu ileri sürmüştür. Bu yaklaşım, toprakta pek çok yıl yaşayabilen ve yeniden canlı hale geçmesi (germinasyon) için, konak böceğin mide-bağırsağındaki özel koşullara gerek duyan P. popilliae‘nin dirençli doğasından yararlanacaktır.
İlginç olarak, iyi bilinen hastalık yapıcı Bacillus thuringiensis‘in (Berliner) çoğu soyu, bok böceklerine ya az etkilidir ya da hiç etkisi yoktur. Bu direnç, larvalarının, topraktaki bakterilerle yakın ilişkisi sonucu evrimleşmiştir. Ancak, organizma, geniş ve giderek genişleyen bir toksin (zehir) kaynağıdır ve son zamanlarda elde edilen bir izolat (tecrit edilerek elde edilen tür nüfusu) Buibui soyunun, Japon böceği dahil parlak yaprak mayıs böcekleri zararlılarına karşı etkili olduğu gösterilmiştir. Bu organizmanın protein/spor karışımlarının, bok böceği larvalarına karşı etkili olduğu kanıtlanmıştır, ancak halen, ticari olarak, bok böceğinin biyolojik kontrolü için geliştirilmesi gerekmektedir.
Yeni Zelanda’da, spor oluşturmayan Serratia cinsi bakteri türlerinin soyları, Yeni Zelanda çim kurtçuğu C. zealandica‘da kehribar hastalığına yol açar. Hastalık yapan soyları, özgün bir plazmit içerir ve bunların yutulması, beslenmenin durmasına, mide-bağırsağın temizlenmesine ve sonunda, ölüme neden olur. Yeni yayıldıkları meralarda genellikle hastalık yapmadıkları halde, doğal kehribar hastalığı salgınları, birkaç mevsim boyunca gelişirler. Bu, biyolojik kontrol için fırsat yaratır ve bu şekilde, yapay olarak üretilmiş bakteriler, hastalığın ilerletilmesi ve mera hasarı oluşumunun engellenmesi için sağlıklı nüfuslara uygulanabilir. S. entomophila‘nın (Grimont et al.) soyları, on yıldan uzun süredir çim kurtçuğunun biyolojik kontrolü için ticarileştirilmiştir ve halen başarıyla kullanılmaktadır. Yoğun denemelere karşın, başka hiçbir bok böceğinde, plazmit taşıyan soylara hassasiyet görülmemiştir.
Bok böceklerinde, tek hücreli canlıların da hastalık yaptığı bilinmektedir. Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da, “microsporidia”lar (tek hücreli zorunlu hücre içi paraziti) ( Nosema türleri, Vavraia türleri), koksidler (=Coccidia) ( Adelina türleri) ve neogregarinler (= neogregarine) ( Mattesia türleri), yaygın olarak bulunmaktadır ve bazen salgına neden olabilirler. Benzer bir bileşim, Avrupa’daki bok böceklerinden de izole edilmiştir. Kuzey Amerika’da, bok böcekleri hastalıkları olarak, sölom içerisinde tek hücrelilerin kaydedildiği olaylar çok azdır. Raporlar, Japon böceğinin malpighi tüplerine hastalık geçiren bir microsporidia olan Ovavesicula popilliae (Andreadis and Hanula) ile sınırlıdır. Ancak, mide-bağırsağa yerleşen gregarinler, dünyanın çoğu yerinde, bok böceği larvalarının sindirim sisteminde bulunmaktadır.
Böceklerde hastalık yapan Metarhizium ve Beauveria mantar cinsleri, topraklarda, aynı zamanda, her yerde mevcuttur ancak bok böceklerine, sürekli, hastalık geçirilmesi, çoğunlukla, B. brongniarti (Saccardo) Petch türü ve büyük sporlu varyete M. anisopliae var. majus (Metch.) Sorokin içerisindeki özgün soylarla sınırlıdır. Örneğin, Hoplochelus marginalis (Fairmaire) bok böceği, 1960’larda, kaza eseri sokulduğundan beri, Reunion adasında, şiddetli bir zararlıdır. Böcek, mantar izolatlarının geniş bir bölümüne dirençli olmakla birlikte, Madagaskar’daki gerçek yaşam ortamından izole edilen B. brongniartii‘nin bir soyuna, son derece hassas olmuştur. Bu, denenen soyların geniş bir kısmı içerisinde, büyük farkla en etkili olmuş, ancak diğer böcekler üzerine, az etki göstermiştir. B. brongniartii‘nin diğer soyları, M. melolontha‘dan izole edilmiştir ve Avrupa’daki bu zararlının kontrolünde kullanılmaktadır. Ayrıca, Avustralya’daki şeker kamışı kurtçuklarının da mantarlarla kontrolü hedeflenmektedir. Şeker kamışı kurtçuğu Dermolepida albohirtum (Waterhouse), zararlı için ticarileştirilen M. anisopliae‘nin özel bir soyuna (FI-1045) son derece hassastır.
İplik solucanlarının büyük bir bölümü, bok böceklerinden izole edilmiştir ancak zararlı kontrolü amacıyla, dikkatler, Steinernematidae ve Heterorhabditidae ailelerine ait ipliksi solucanlar üzerine odaklanmaktadır. Bu türler, ipliksi solucanlarla hedef konağın içerisine atılmak suretiyle, ortak yaşadıkları (simbiyoz) bakterileri taşıyarak, bakteri kaynaklı kan zehirlenmesine ve ölüme neden olurlar. Daha sonra, ipliksi solucanlar, bunu takiben meydana gelen “bakteri çorbası”nda ürerler. En iyi sonuç, toprak üzerinden konaklarına yerleşmekte olan büyük “kruvazör” ipliksi solucanlardan – örneğin, Steinernema glaseri (Steiner), Heterorhabditis megidis (Poinar et al.), ve H. bacteriophora (Poinar)- elde edilmekle birlikte, ipliksi solucanlar, pek çok laboratuvar ve arazi denemelerinde değerlendirilmektedir. Maalesef, bu büyük, faal ipliksi solucanların yetiştirilmesi, formül haline getirilmesi ve muhafaza edilmesi zordur. Üretim ve saklama gereksinimleri, son zamanlarda, keşfedilen bok böceğinde faal olan ipliksi solucan S. scarabaei‘nin (Stock and Koppenhofer) başarılı kullanımını sınırlayabilir. Bu ipliksi solucan, doğu böceğinden izole edilmiştir ve Avrupa mayıs böceği dahil, önemli bir bok böceği zararlı grubuna karşı etkilidir. Bugüne kadar, sadece, canlı bok böceği larvalarında yetiştirilmektedir. Böceklerde, hastalık yapan ipliksi solucanların kullanım teknikleri, Ohio Zirai Araştırma ve Geliştirme Merkezi’nin internet sitesinde (http://www.oardc.ohio-state.edu/nematodes) ya da ‘‘Entomopathogenic Nematodes: Tools for Pest Management’’ (Hastalık Yapıcı İpliksi Solucanlar: Zararlı Yönetimi Araçları) eğitim videosunda bulunabilir. İpliksi solucanlarla ilgili genel bir sorun, etkinliklerinin, çoğunlukla, bok böcekleri larvalarının faal olduğu, serin toprak sıcaklıkları ile sınırlı olmasıdır. Yine de, etkisi, hedef böcekte davranış değişikliklerine neden olan, düşük oranlı neonikotinoid tarım ilaçlarıyla birlikte önemli oranda artabilir.
Bu nedenle, bok böcekleriyle ilişkilendirilmiş hastalık yapıcıların, yüksek çeşitlilik göstermesine rağmen, pek çoğunun, düşük seviyelerde olduğu ve bok böceklerinin, – B. thuringiensis‘in ya da böceklerde hastalık yapan mantarların ticari soylarına karşı, bok böcekleri arasında yüksek oranda iç dirençten anlaşılabileceği gibi – pek çok özelleşmemiş hastalık yapıcılara, iç direnç gösterdiği görünmektedir. Bu, muhtemelen, topraktaki uzun evrimleri sırasında, mikroplarla bok böceklerinin sık sık mücadele etmesinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu, bok böceklerine karşı hastalık yapıcıların etkin biçimde kullanılması için, konak direncini yenebilecek şekilde evrimleşmiş soyları seçmemiz gerektiği anlamına gelmektedir. Bunlar, kısmen nadir ve muhtemelen, konağa özgü olurlar. Bu hipotezi, ticari mikrobik ürünlerin veya yaygın kullanılan hastalık yapıcıların, birden fazla zararlı türüne karşı, arazi programlarında etkin olduğu örneklerin olmaması desteklemektedir (Tablo.3)
Tablo.3. Bok böcekleri ailesinin (Scarabaeidae) biyolojik kontrolünde kullanılan hastalıklar ve ipliksi solucanlar.
Mikroorganizma ya da İpliksi Solucan
|
Hedef
|
Ürün İsmi
|
Kaynak
|
Metarhizium anisopliae (Yeşil Muskardin Mantarı)
|
Adoryphorus couloni Burm.
|
Biogreen
|
Rath ve arkadaşları, 1995
|
Serratia entomophila (Amber hastalığı bakterisi)
|
Costelytra zealandica (çim kurtçuğu)
|
Invade/Bioshield
|
Jackson ve arkadaşları, 1992; Jackson (baskıda)
|
Metarhizium anisopliae
|
Dermolepida albohirtum (kamış kın kanatlısı)
|
BioCane
|
Logan ve arkadaşları, 2000
|
Beauveria brongniartii (Beyaz Muskardin Mantarı)
|
Hoplochelus marginalis
|
Betel
|
Vercambre ve arkadaşları, 1994
|
Beauveria brongniartii
|
Melolontha melolontha
|
Engerlingspilz
|
Keller, 2000
|
Beauveria brongniartii
|
Melolontha melolontha
|
Melocont
|
Strasser, 1999
|
Oryctes virusü (Malaya Hastalığı Virüsü)
|
Oryctes rhinoceros
|
—
|
Bedford, 1980
|
Heterorhabditis bacteriophora
|
Phyllopertha horticola (Küçük gül böceği)
|
Nema-green
|
Ehlers ve arkadaşları, 2003
|
Paenibacillus popilliae (Sütümsü beyaz kurtçuk hastalığı bakterisi)
|
Phyllophaga türleri
|
—
|
F. Badilla, (kişisel görüşü) 2005
|
Paenibacillus popilliae
|
Popillia japonica
|
Doom Milky Spore
|
Klein, 1992
|
Bacillus thuringiensis var. buibui
|
Popillia japonica, Anomala türleri
|
—
|
Alm ve arkadaşları, 1997
|
Feromonlar ve Gıda Yemleri
Bok böceklerinin karakteristik pullu yaprak antenleri, bok böceği davranışında ve çevre biliminde, uçucu kimyasalların önemli bir rol oynadığını göstermektedir ve çekici kimyasalların, cinsiyet ve toplanma feromonlarından bitki kayremonlarına kadar değiştiği bulunmuştur. Bitki yiyen bok böceklerinin kimyasal çevre bilimi (ekolojisi), Leal tarafından gözden geçirilmiştir ve burada, biz, bok böceği kontrolünde, çekicilerin kullanımı üzerine ek yorumlar getireceğiz.
Bitki Feromonları
Erkek kın kanatlıların, topraktaki ya da bitkilerdeki önemli konumlardaki dişi bireylerce çekilmesi, bok böcekleri (Scarabaeidae) ailesindeki cinsiyet çekicilerinin varlığının güçlü bir göstergesidir. Ancak, bu cinsiyet çekicilerinin izole edilmesinin, çoğunlukla, ergin kın kanatlıların karmaşık davranışlarından ve izole edilen kimyasal karışımlarının karmaşıklığından dolayı zor olduğu kanıtlanmıştır. Feromonlar, böcek filogenisi ilgili olabilirler. Parlak yaprak mayıs böcekleri alt ailesinin (Rutelinae) kın kanatlıları, genellikle, cinsiyet feromonları olarak, yağ asidi türevlerini kullanmaktadır. Japon böceğinin cinsiyet feromonu, (R)-japonilur [(R)-japonilure], yağ asitlerinin çözülmesi ve bunun ardından, hidroksil (OH) katılması, zincir kısaltılması ve halka oluşturulması ile meydana getirilen bir laktondur (asit alkol). Benzer asit alkoller, kimyasal harmanlar, Anomala türlerinden de izole edilmiştir. Melolonthinae (mayıs böcekleri), kimyasal yapı bakımından, daha değişken olmaktadır. Yeni Zelanda’da, C. zealandica dişileri, erkeklerin çekiminde, mikroplar tarafından üretilen bir fenolü (asit fenik) kullanmaktadır. Holotrichia (beyaz larvalı, kök zararlısı mayıs böceği) türlerinin dişileri, ön üremeye çağırma davranışında, tersine döndürülen bezlerden, amino asit türevi feromonlar meydana getirirler.
Toplanma Feromonları
Xylotrupes gideon (L.) gibi bazı büyük, boynuzlu Gergedan Böcekleri (Dynastinae) türlerinin ergin kın kanatlıları; erkeklerinin, dişilerini cezbedecek önemli konumları işgal etmeye mücadele ettiği topluluklar halinde, ağaçlarda bulunabilirler. Böyle grupların meydana gelmesi, toplanma hormonunun üretildiğini göstermektedir. Etil-4-metiloktanoat denen özel bir bileşik, hem Asya’daki O. rhinoceros hem de Afrika’daki O. monoceros (Olivier) tarafından üretilen toplanma feromonu olarak izole edilmiştir.
Gıda Yemleri
Uçuş mevsimi esnasında, pek çok bok böceğinin bir özelliği, özgün ağaçları çevresine, büyük miktarda beslenen erginlerinin toplanmasıdır. Bu, bazı durumlarda, yatay bağlantı kesicileri gibi, özel görsel işaretlere atfedilebilir. Bunun yerine, toplanma, Japon böceklerinin toplanmalarını açıklamak için, Loughrin ve arkadaşları (1995) tarafından ileri sürülen, hasarlı yapraklar tarafından üretilen uçucu kimyasallara yanıt olabilir. Japon böceği, çiçeklere ve meyvelere güçlü biçimde çekilmektedir ve bu, tuzaklama stratejilerinde kullanılmaktadır. Son zamanlarda, Reinecke ve arkadaşları (2002), M. melolontha‘nın, M. hippocastani‘nin ve Phyllopertha horticola‘nın (L.) erginlerinin, hasarlı yapraklar tarafından üretilen alkollerce güçlü biçimde cezbedildiğini göstermiştir ve bu durum, uçuş mevsimi sırasında, özgün orman kenarlarında, bu böceklerin istilaya benzer biçimde toplanmalarını açıklayabilir.
Feromonların ve Gıda Yemlerinin Tuzaklamada Kullanımı
Feromonlar ve gıda yemleri, izleme ve kontrol amacıyla, bok böceği zararlılarının idaresinde yaygın olarak kullanılmaktadır. 20.000’den fazla Japon böceği tuzağı, Batı Amerika’da dağıtılmaktadır ve zararlının herhangi bir işgal edici odağının tanımlanması ve ortadan kaldırılması için izlenmektedir. Tuzakların yemleri, ilk olarak, Ladd ve arkadaşlarınca tanımlanan, Japonilür (Japonilure) ile ‘propionat’ın (propionate), ‘öjenol’ün (eugenol) ve ‘geraniol’ün üçlü bileşiminin birleştirilmesiyle hazırlanır. Feromonların ve gıda yemlerinin çok sayıda böceği yakalayabileceği konusunda, pek az şüphe olmasına rağmen, hasarın önlenmesindeki ve zararlı nüfuslarının azaltılmasındaki etkilerine dair kanıtlar daha tartışmalıdır. Feromonların, bazı türlerin nüfuslarının azaltılmasında ve bok böceği davranışını engellemekte kullanılabileceği konusunda, artık, elimizde kanıtlar mevcuttur. Alm ve arkadaşları (1999), ABD’deki doğu böceklerinin dağılımının değerlendirilmesi için, “(Z)-7-tetradecene-2-one” feromonunu kullanmıştır. Sonradan, feromon; çayırlıkta, yüksek boylu yaban mersininde ve süs bitkileri fidanlıklarında, doğu böceğinin çiftleşmesinin başarıyla engellenmesi amacıyla, günümüze kadar, New Jersey’de kullanılmaktadır.
Toplanma feromonları, güneydoğu Asya’daki yağ palmiyesi çiftliklerindeki zarar veren gergedan böceği Oryctes türlerinin erginlerinin tuzaklanmasında, yaygın olarak kullanılmaktadır. Chung (1997), etil-4-metiloktanoat ile yemlendirilmiş tuzaklarla, genç palmiyelerin zarar görmesininin azaldığını belirtmiştir. Feromon, Malezya’daki gergedan böceklerinin idaresinde, Oryctes virüsü ile beraber kullanılmaktadır.
Williams ve arkadaşları, gül böceği Macrodactylus subspinosus‘un (Fabr.) cezbedicisi olarak, içerisinde ‘oktil butirat’ (octyl butyrate), ‘valerik asitler’ (valeric acid) ve ‘hekzanoik asitler’ (hexanoic acids) bulunan üçlü bir yem bileşimi tanımlamıştır. Bu bileşimin cezbedici gücü, içerisine trans-2-nonenol ve alpha ionone (alfa iyonon) eklenerek artırılmıştır ve bu bileşim, Ekvator’da, kın kanatlıların, kitlesel olarak tuzaklanması ve mısır ürünlerinin, hasardan korunması için kullanılmıştır.
İlk olarak, Holotrichia parallela‘dan (Motchulsky) izole edilmiş olan L-izolösin metil esteri (LIME) feromonu, Midway Atölü’ndeki Protaetia pryeri‘nin tuzaklanmasında kullanılmaktadır. Bileşik, her iki cinsten kın kanatlıları cezbetmiş ve nüfusu, çok düşük seviyelere düşene kadar, iki yıl boyunca, birkaç haftada bir tuzaklanmış ve ortadan kaldırılmıştır. Son zamanlarda, LIME’ye ve L-izovalin metil esterine dayalı cezbediciler, Orta ve Kuzey Amerika’daki birkaç Phyllophaga türünün dağılımının haritalanmasında kullanılmaktadır.
Gelecekte Zararlı Olarak Bok Böcekleri
Özellikle ürün üretiminin yoğunlaştırılmasıyla ve tarım ilacı içermeyen ürünlere tüketici talebinin artmasıyla, bok böcekleri, önemli ekonomik zararlılar olmaya devam edeceklerdir. Ürün idaresindeki değişimler ve yabancıl ürünlerin yeni çevrelere sokulması, yeni bok böceği zararlılarının ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Burada, bok böcekleri ailesinde (Scarabaeidae) görülen dev çeşitliliğin, ziraatçılara hoş olmayan sürprizlere yol açması muhtemeldir. Artan küreselleşme ve dünya ticareti, bok böceklerine, hasar veren zararlılara dönüşebilecekleri yeni bölgelere yerleşmeleri için, daha fazla fırsat yaratacaktır. Bu böceklerin, hasar verme potansiyelleri konusundaki bilincin artması, karantina sistemlerinin geliştirilmesine ve patlamalarının azalmasına yol açmaktadır. Ancak, yerleşik kılınmasından sonra, bok böceği zararlılarını yerinden çıkarmak, son derece zordur ve bunların ortadan kaldırılmaları için, bütün teknolojilerin seferber edilmesi gerekir.
Kimyasal kontrolün kullanılmasına, bok böceği sorunlarının hızlı biçimde çözülmesi için devam edilecektir, ancak IPM ile idare, uzun dönemli çözüm açısından daha iyidir. Kontrol tekniklerinin kapsamı, kimyasal yemlerle, biyolojik tarım ilaçlarıyla ve çevresel idare seçenekleriyle, giderek genişlemektedir. Ürünlerimizdeki bok böceği nüfusunun patlamasının en kötü aşırılıklarını azaltacak ve bu şaşırtıcı bok grubunun çeşitliliğinden keyif almamızı sağlayacak olan şey, bu teknolojilerin bir arada kullanılmasıdır.
Teşekkür
Bana yardımcı olan herkese, özellikle bok böceği ekolojisi (çevre bilimi) ve biyolojik kontrolü hakkındaki yararlı ve uyarıcı tartışmalarından dolayı, AgResearch Lincoln Biyolojik Kontrol Teknolojileri (Yeni Zelanda) ekibinden Richard Townsend’e ve çalışma arkadaşlarına ve makaleyi düzenlememize yardım etmesinden ötürü, Sarah Day’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.